rss
twitter
    twitter takip et

Ey İnsanlık Ailesi! Allah Sizi Erdemli Olmaya Çağırıyor!

İnsan var olduğu süreç içerisinde elinde olmayan bazı şartlar ile doğar. Belirleyemedikleri, istekleri/iradeleri dışında bazı durumlar söz konusudur. Irkları, dilleri, bedenlerinin renkleri, bireyi olacakları toplum gibi… İnanç, mezhep, farklı kültürlere yönelme, kişinin daha sonra kendi iradesi dâhilinde gerçekleştireceği eylemler neticesinde belli olur. Annesinin, babasının inancını kuşanma/devam ettirme/kutsama durumu yok değil hani, ama ona hiç girmiyorum… Her toplumun kendi yaşam sitili içerisinde etkili olan; inanç, kültür, adet, gelenekler bütünü o toplumun hayata bakışını önemli noktada değiştirir. Bazı toplumların doğruları, bazılarınınkine aykırıdır/terstir.

İnsanlığın gelişimini, yaratılışını, ahlak kavramını, iyilik ve gerçek kuramlarını, düşünürler tartışmış ve birbirinden farklı şekilde ortaya koymuşlardır. Bunlar hala tartışılabilir, konuşulabilir şeylerdir. Ancak kişinin hem bireysel hem de toplumsal olarak hareket etmesine yönelik baz alınması gereken ‘adalet’ ve‘erdem’ kavramları da ‘insani’ duruş asıl olarak ortaya koyan temel etkenlerin en başında yer alır.


Sokrates, Platon, Aristoteles gibi bazı felsefeciler başta olmak üzere birçok felsefecinin/düşünürün ortaya koydukları ‘Erdem’li olma durumu/tezahürü; kutsal kitaplar Eski Ahit (Tevrat) – Yeni Ahit (İncil) – Son Ahit’te (Kur’an) yer almıştır. Ve hep tartışılır bir kavram olarak durmuştur. Temelinde söylenenler aşağı-yukarı aynı olsa bile farklılıklar göz etmekte birlikte, her bir düşünce/inanç insanlara erdemli olma noktasında uyarılarda bulunmuştur. Felsefecilerin genel anlamda ortaya koydukları ‘erdem’lilik, mutluluğa ulaşmanın temel yapı taşı/biçimidir.

Vahyî anlamda incelediğimizde, Kur’an bize erdemli olmayı şu şekilde telakki ediyor; "Allah için, Hakkı ayağa kaldırarak 'Adâletin' timsali olun ve birbirine olan nefretiniz sizi 'Adâletten' sapmaya sevk etmesin! Âdil olun, bu ‘ERDEM’ li olmanın en kestirme yoludur. "[1] Erdemli olmanın temel şartını ‘adalete’ bağlıyor. Zira adalet; bireyin topluma karşı olan iletişiminden aile hayatına, iş hayatından sosyal ve ekonomik birçok alanı kapsamaktadır. Adil olma/adaletten yana olma bir ‘İnsani’ duruştur.

Adalet sadece ve sadece duvarları süslemek amacı ile kullanıbilecek, basite indirgenmiş bir söylem olmamalıdır. Adaletin var olduğunu söylediğimiz yerde bunun tezahür etmesi şarttır. Öyle ki, bugün Müslüman olarak adlandırılan kesimin, ‘zulme’ karşı olduğu söylenir. Ancak Müslüman iş adamları işçilerine verdikleri asgari maaş ile ‘toplumsal bir zulüm’ gerçekleştirdiği ve adaletten yana sadık kalmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koymuş oluyorlar.[2] - [3] ‘Adil’olmak ya da olmamak bir inanca sahip olanların elde edebileceği, parsellenmiş bir kavram değildir. Adil olmak, bireyin toplumsal ‘pislik’lere karşı bir baş kaldırışının simgesidir.

Adil olan bir kişinin ya da kurumun belli başlı vasıflara sahip olması gerekir. Onur, güven, sadakatgibi.

Bireysel olarak insan yapacağı eylemlerini/hareketlerini/tavırlarını kimsenin hakkına dokunmadan; eğitim, inanç, dil ve düşüncelere karşı baskıcı bir tutum almadan, özgür bir şekilde diyalog ortamını/düzenini/toplumunu oluşturmak vasıf olarak ‘insan’ olanın/olmanın yükümlülüğüdür.

Bir toplum düşünün ki; idarecileri, toplumu içten içe düşman edinmiş ve her doğan çocuk potansiyel bir suçlu olsun… Toplumun kolluk güçleri tarafından zorlanan/hor görülen 8-9 yaşlarındaki halkın çocukları taş attığı için 15-20 sene hapis cezasına çarptırılsın… Kolluk kuvvetinin komutanlarından bir tanesi, el pimini çekip askerinin eline versin ve dört askeri havaya uçursun… Daha sonra suçlu bulunarak 2 sene hapis cezasına çarptırılsın… Bu örneği uygulamada gerçekleştiren kurumun ahlaki değeri‘onursuzluktur’.

Eğitim her bireyin doğuştan en doğal hakkıdır. Bu hak belli bir kurum ya da ideolojinin tekelinde olan, istediğine veren istediğinden alan bir konu değildir. ‘Eğitimde fırsat eşitliği’ söylemi ile yola düşen‘sistemin çocukları’, her insanın eğitim alması gerektiğini söylerken, aynı zamanda “eşitliğin eşit insanlar arasında” olabileceğini belirtiyorlar ya da “herkes eşittir bazıları daha eşit” gibi absürt ifadeleri duyabiliyorsunuz ağızlarından... Bir de ‘Kardelenler -- Haydi Kızlar Okula!’ adını verdikleri, berraklık ve temizliği ancak bu kadar ifade edilebilecek bir söylemi, ideolojik yıkıntılar üzerine inşa ederek, hem kelimelerin kendisine hem de insanlara çok açık bir şekilde ihanet gerçekleştirdiler/gerçekleştiriyorlar. Bir taraftan temiz duyguları olan ve okuma istediğinden kendini geri çekemeyen köylü kızlarının hayallerini gerçekleştirirken ‘barış elçileri’, diğer taraftan başörtüsü olduğundan dolayı okula alınmayan öğrencilerin durumunu göz ardı ederek, bağlı oldukları sisteme‘sadakat’lerini göstermiş oluyorlar... Kim bilir beklide haklılar “herkes eşittir bazıları daha eşit”derken… Detaylı bilgi için lütfen bakınız: “Darbeci Baro eşittir Danıştay!”

Her insanın huzurlu, mutlu, rahat bir yaşam sürmesi hakkıdır. Bireyin toplum içinde üstleneceği iş alanları halka hizmet ederek, toplumsal döngünün gerçekleşmesinde üzerine düşen vazife ne ise onu yerine getirmek ile sorumludur. Toplumun dayanışması, zorlukları/güçlükleri beraber aşması… Bir de toplumun/devletin öncüleri vardır halk tarafından seçilen. Belli periyotlarla başa gelirler-giderler. Doğrusu-yanlışı ile… Belli bir hukukla gelip, arada hukuksuzlar yapıp, hukukun verdiği şartlar doğrultusunda giderler. Hukukun üstünlüğünü savunanlar olur. Onlar ya hukuku kendileri yazarlar ya da hiç uğraşmaz var olan otoriteyi yıkıp geçerler. Hukuk ile bahsettikleri adalet değildir. Kendi yazdıklarına karşı sadakat gösterisidir. Ve sürekli şu sözü tekrarlarlar “hukukun üstünlüğüne inanıyoruz”. bunu söyleyenlere en güzel şu soru sorulmalıdır, ‘Hangi hukuk? Hangi yasa?’İnançları yasaklayan, eğitimde ayrımcılık yapıp istediğine eğitim hakkı verip istediğine vermeyen, düşüneni hor görüp düşündüğü için cezalandıran/hapse atan hukuk/yasa olsa olsa ‘eşkıya yasağı’olur. Eşkıyaların yaşadığı bölgede/toplumda olsa olsa ‘güvensizlik’ olur.

Hukuk olduğu yerde adalet vardır demek sorundur. Hukuk adaletin tam karşılığı değildir. Zira birçok ülke hukuk devleti, yaşanan ‘pisliklere’ baktıkları zaman hukuk’un olduğunu adaletin olmadığını göreceklerdir. Gözleri kör değilse tabi… Tıpkı “Herkese Daha Fazla Hürriyet!” sloganı ile reklam panolarında yerini alan gazetenin, 20 Temmuz 1999 yılında ‘Dil Hürriyeti’ isteyen bir sanatçıya “vay şerefsiz” manşeti attığı gibi…

Adil olmak söz gelimi, hepimiz adalete inanıyoruz demekle olacak kadar kolay değildir. Ya da ‘hepimiz insanlığı seviyoruz, hepimiz insanız’ deyip bin bir türlü hokkabazlıklarla ‘onlara’ çile çektiren ‘insani’vasıflardan uzak mahlûkların yaptığı gibi…

Adil olmak bireyin hayatını tam anlamı ile kuşatan ve bulunduğu mevki ile insanlara adalet dağıtan bir pozisyonda olup, düşmanlarının dahi bu konuda kendisini takdir ettiği, dik duran, doğruluktan taviz vermeyen ve kendini bu yola vakfetmiş insanların ortaya koyabileceği bir elzemdir/erdemdir...

Bireylerin ‘erdem’ vasfına ulaşması pek kolay değildir. Zira kolay olmayan erdeme ulaşmak değil, insan olmaktır… Toplumların doğruluktan ve iyilikten yana olması, kimsenin kimsenin inancına karşı kin ve saçmalıklar beslememesi, ‘eşitlik yalnızca eşit insanlar arasında olur’ gibi gayr-i ahlakı sözler kullanmaması, halkın seçtiği yöneticileri belli periyotlar ile alaşağı etmemesi, işçisi üzerinden kendi servetine para eklememesi, cinsiyetçi ve kendi ırkını üstün tutan söylemlerden uzak durması, gibi bazı kaçınılmaz elzemlerin insanda boy göstermesi, insanlığın ferahı için ‘erdem’li olmaya yaklaşmak için birer basamaktır…

Şunu da anlamalıyız ki; Erdem ‘A’ ilinin ‘B’ semtine bağlı herhangi bir köyünün ismi ya da herhangi bir şirketin/holdingin tabelası değildir.

Doğruya ve hakikate ulaşmanın en kestirme yoludur erdem.

İyilik ve erdemde dayanışma içinde olun. 5: 2 [4]

Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı erdemlilerle birlikteyken al! 3: 193 [5]

Erdemlilere, "Rabbiniz ne indirdi," denir. "İyilik ve güzellik" diye karşılık verirler. Bu dünyada güzel davrananlar için güzellik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Erdemlilerin yurdu ne de iyidir. 16: 30[6]

O erdemliler ki bollukta ve darlıkta yardım için para harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar. İnsanların kusurlarını görmemezlikten gelerek hataları bağışlarlar. Allah iyilik yapanları sever. 3: 134[7]

İşte bu nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi, bilginize özdenetimi, özdenetiminize dayanma gücünü, dayanma gücünüze Tanrı yoluna bağlılığı, bağlılığınıza kardeş severliği, kardeş severliğinize sevgiyi katın. [8]

Erdemlinin dürüstlüğü ona yol gösterir. Hainin yalancılığıysa yıkıma götürür.[9]


________________________
Dipnotlar: 

[1] Kur’an-ı Kerim Maide Suresi 5/8

[2] Bu nedenle ey kavmim, ölçüde ve tartıda adâleti tam gözetin ve insanları hakları olan şeylerden yoksun bırakmayın. Kur’an-Kerim Hud Suresi 11/85

[3] ... Allah kiminizi kiminizden daha varlıklı kılmıştır. Peki, zenginler yanlarındaki emirleri altında çalışan işçi kesimi servetlerine ortak etseler de, fark kalmayıp, onlar da bu konuda kendileriyle eşit hale gelseler ya! Buna dahi razı olmayanlar, Allah'ın nimetlerini bile bile inkâra yeltenmiş olmuyorlar mı? Kur’an-Kerim Nahl Suresi 16: 71

[4]Kur’an-ı Kerim Maide Suresi 2. Ayet.

[5] Kur’an- Kerim Âl-i İmran Suresi 193. Ayet.

[6] Kur’an-ı Kerim Nahl Suresi 30. Ayet.

[7] Kur’an-ı Kerim Al-i İmran Suresi 193.Ayet.

[8] Kitab-ı Mukaddes 2.Petrus 1,5-7

[9] Kitab-ı Mukaddes Özdeyişler 11,3


Hasan Musevi
Ebrar Fanzin 1. Sayı